ÖMÜR İKLİM DEMİR ile RÖPORTAJ
- İhtilâl Dergi
- 8 May
- 2 dakikada okunur

Röportör: Bir dönem avukatlık yapıyor ardından yazarlık serüvenine başlıyorsunuz. Yolun başına dönecek olursak, sizi bu duruma ikna eden şey nedir?
Ömür İklim Demir: Lise yıllarımdan bu yana yazmak hayatımın bir parçasıydı, üniversitede öğrenciyken de çeşitli teknoloji dergilerinde ve fanzinlerde yazıyordum. Kısacası yapmak istediğim şey başından beri buydu, zamanla bu istek öyle ağır bastı ki hayatımdaki diğer her şey fazlalık gibi gelmeye başladı.
Röportör: Okurlar tarafından da kurmaca metinlerde en çok merak edilen şey konu seçimi ve ilham kaynağı olan unsurlardır. Örneğin, Muhtelif Evhamlar Kitabı’nda her kesimdem insanın yer aldığı, geniş bir konu yelpazesine sahip öykülerle karşılaşıyoruz. Siz konu seçimini nasıl yapıyor ve nelere dikkat ediyorsunuz?
Ömür İklim Demir: Konu seçimini nasıl yapıyorum ya da gerçekten bir konu seçimi yapıyor muyum ya da bir şeylere dikkat ediyor muyum ben de bilmiyorum. Biraz içgüdüsel… Öykü için konuşacak olursam: En fazla bir A noktası bir de B noktası oluyor kafamda, bu iki nokta arasında tam olarak neler olacağını ben de yazdığım esnada öğreniyorum.
Röportör: Romanınızın ‘Kum Tefrikaları ya da Dünyanın Kenarı Salonun Ortası’ şeklinde yayınlanmasının sebebi nedir? Kapakta neden sadece ‘Kum Tefrikaları’nın yer almasını tercih ettiniz?
Ömür İklim Demir: Kum Tefrikaları, iki farklı zamanın, iki farklı karakterin, kısacası ikiliklerin romanı. Kum Tefrikaları aslında Şevket Kemal Bey’in romanının adı, Dünyanın Kenarı, Salonun Ortası ise Mithat’ın romanının adı. Kapakta sadece Kum Tefrikaları’nı tercih etme sebebim, romanın özünün Şevket Kemal Bey üstüne kurulmuş olması.
Röportör: Kum Tefrikaları, tarihi konularla yer yer kesişen bir roman. Romanın oluşum sürecinde ne tür araştırmalarda bulundunuz? Yaşadığınız zorluklar nelerdi?
Ömür İklim Demir:İkinci Meşrutiyet Dönemi’ne ait çok fazla kitap okudum, onlarca belgesel izledim. Konunun bir kısmı havacılık gibi teknik bir alan olunca, bunun haricinde başka araştırmalar da yapmam gerekti. Bunların birazını da eğlenmek için yaptım tabii, Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir uçakla uçup manevralar yaptım mesela, birkaç gece çölde kaldım, büyük bir kum tepesini tırmandım… Tarihi araştırma haricinde, bir de o dönem kullanılan dili yakalayabilmek için çok fazla subay mektubu ve günlüğü okudum; çünkü o dönemde yaşamış bir yazarın değil, bir subayın kullandığı gerçek dile ve gerçek kelimelere ihtiyacım vardı. En basitinden, silah sesine tarakka dediklerini gördüm mesela; bunu durduk yere sözlükten bakıp bulmama imkân yok. Böyle çok örnek var. Zorluk diyebileceğim bir şey ise yaşamadım.
Röportör: Epigraflara yer vermenizin sebebi nedir?
Ömür İklim Demir: Metnin ruhuna ilişkin gizli bir anahtar ya da ipucu olarak kullanıyorum epigrafları.
Hoşuma gidiyor.
Röportör: Son yıllarda birçok yeni öykücü okuyor, tema bakımından da önceki dönemlere nazaran birtakım farklılıklar görüyoruz. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz, son yıllarda değişen öykücülüğümüz hakkında neler söylemek istersiniz?
Ömür İklim Demir: Zaman değişiyor, teknoloji değişiyor, bunlarla birlikte anlatının da değişmemesi düşünülemez.
Röportör: Eserlerinizi oluştururken belli bir edebi birikimden faydalandığınız aşikâr. Bir yazar aynı zamanda iyi bir okuyucu mu olmalıdır? Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Ömür İklim Demir: İyi bir okuyucu olmak önemli. Hatta sadece iyi bir okuyucu değil, hikâyenin anlatıldığı her mecra için ayrı ayrı iyi bir izleyici, iyi bir oyuncu ya da iyi bir dinleyici olmak da önemli.
Röportör: Eserlerinizde kendinizi ne ölçüde yansıtıyorsunuz?
Ömür İklim Demir: Papağandan kediye kadar yazdığım her karakterin birazı benim, ben olmalıyım, ama sadece birazı.
Röportör: Son olarak, genç yazarlara vermek istediğiniz tavsiyeler neledir?
Ömür İklim Demir: Yazdıklarını çöpe atacak kadar cesur, attıklarından daha fazlasını yazacak kadar da sabırlı olsunlar. Bir de eşin dostun akrabanın çok-güzel-olmuş’tan ibaret yorumlarını ciddiye almasınlar.
ihtilâl 19
Comments