Topal Asker
- İhtilâl Dergi
- 30 Nis 2022
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 May 2022

İhtilâl | 3
Türk ordusu otuz yedi yıldan beridir Rus ve Ermeni işgalindeki Kars, Ardahan, Artvin ve Batum gibi doğudaki şehirlerimizi Ermeni ve Rus mezaliminden kurtarmak için bir sefer düzenler. Yıllardan beri Ermenilerin ve Rusların zulmünden canlarına tak eden ve tahammül edemeyen birkaç Türk genci sefere giden Türk ordusuna katılmak için köyden ayrılır. Onlardan biri de Ahmet Turan’dır. Kars’ın Derecik köyündendir. İki yıllık evlidir. Bir kızı vardır. Ailesi ile helalleşip yola koyulur. Türk ordusu aralık ayının son günlerine doğru Aşkale tarafından Allahu Ekber dağlarına tırmanır. Zor çıktıkları dağda tipiye yakalanırlar ve birçoğu donarak şehit olur (Ruhları şad, mekanları uçmağ olsun). Ahmet Turan sağ çıkar, hatta birkaç askerimizi daha donmaktan kurtarır. Komutanı bu gayretlerinden dolayı onu çok beğenir ve yanına alır. Çok kayıp veren Türk Ordusu Erzurum’a çekilir. Daha sonra destek kıtalarından birkaçı Irak Cephesine yollanır. Ahmet Turan da bu kıtalardan birinin komutanının yaveri olarak görev alır. Ne yazıktır ki aziz Türk ordusu Arapların ihanetine uğrar. Sonucunda Türk ordusu bu cepheyi de kaybeder. Zorlu çatışmalar da Ahmet Turan da bacağından yaralanır ve iyi bir tedavi göremez, bunun sonucunda topal kalır. Gün gelir savaş biter.
Ahmet Turan memleketine, köyüne geri döner ancak köye geldiğinde buralardaki insanların Ermeniler tarafından katledildiğini görür. Ailesi de vahşice öldürülmüştür. Ahmet Turan günlerce köyde üzüntüden ağlar durur. Herkesi elinden geldiği kadarıyla gömer ve mezar yapar. Sonra aklına komutanı gelir ve İstanbul’a doğru yol alır. Yıllar sonra İstanbul’a (işgal edilmiş vaziyette) gelir. Komutanının yeri Avrupa Yakasındadır. Avrupa Yakasına geçmek için vapura biner. Perişan haldedir. Kıyafetleri yırtık ve eskimiştir, topaldır, uzun süredir yıkanmamıştır. Vücudu ve ruhu aynı ülkesinin durumu gibidir. Saçı sakalı birbirine karışmış, her yeri yara izi ile dolmuş bir durumdadır. Vapurda hemen karşısında birkaç yetişkin kadın ve kız (şimdiki ukalalar) oturmaktadır. Aralarından birisi Ahmet’e bakar ve yanındakilere bir şeyler söyler. Sonra hepsi Ahmet Turan’a bakıp gülmeye başlar. Hepsi de Batı tarzında giyinmişlerdir. Ahmet Turan bu durum karşısında mahvolur. Yıllarca onlar için savaşmıştı. Onlardan sadece bir miktar sevgi ve saygı beklemişti. Ama onlar tam tersine bu büyük kahramana bakıp bakıp aptalca gülmüşlerdi.
Neden böyle yaptıklarını anlayamaz. Sonra geçenler de bir arkadaşının anlattıkları gelir. Arkadaşı ona , İstanbul’a işgalciler geldiğinde birkaç kadın ve erkek Fransızlara çiçek atıp, pasta ve çörek veriyorlarmış, demişti. “Acaba onlarda bu hainlerden miydi?” diye düşünüyordu. Kendi vatanın da garip hissetmeye başlamıştı. Vapurdan inip komutanının evini arar, soruşturur ve bulur. Komutanı onu görünce hemen kucaklaşır ve gözyaşları birbirine karışır. Ahmet Turan çocuk gibi ağlamaktadır. İçeri geçerler ve dertleşirler. Ahmet başından geçenleri iyice anlatır. Orada ayrıca Askeri Tıp öğrencisi Hüseyin Nihal Atsız’da bulunmakta ve olanları dinlemekteydi. Ahmet Turan’ın anlattıklarından sonra Atsız bu şiiri yazar.
Comentarios