top of page

Modern Zamanlar

Güncelleme tarihi: 11 Kas 2022


Günlük hayatta binlerce kelime yumağını kendimize dahil edip iletişim ağını gerçekleştirmeye çalışırız. Her sözcük bir derdin bir mutluluğun bir hüznün ve daha bir çok duygunun vücut bulmuş halidir. Dil iletişim kurmanın ilk ve en etkili yoludur. Ancak iletişimin tek yolu sözler değildir. Bunun en güzel örneklerinden birini Charlie Chaplin vermiştir. Yaşadığı dönemin bir çok problemini ele almış ve bunu kendi bildiği yoldan anlatmaya çalışmış: Sinema ile.


Modern Zamanlar filmi hala zevk ve büyük kahkahalarla izlediğimiz, izlerken durup düşündüren ve düzene karşı sorgulamalar yaptıran şahane bir yapıttır. Sinemanın kitlelere ulaşma gücünü en güzel kullanan ve aslında bir fikre bir düşünceye atıfta bulunup karşı duruş sergileyen, hayatın içinden roller ile insanlara ulaşabilen bir izleti vardır karşımızda. Çoğu zaman bu filmi izlerken aynaya bakıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Oldukça eski bir yapım olmasına rağmen günümüzde haklılığını ve geçerliliğini koruyan eleştirel bir bakış açısına sahiptir "Modern Zamanlar" filmi.


Film aslında Sanayi devrimi sonrası makineleşmenin ve kapitalizmin getirdiği bir takım sorunları ele alır. İnsan ve makine arasında bir benzeşim kurarak, makinelerin insanı yuttuğu ve kendini sadece bir işin parçası haline getirdiği ortamı esprili bir dille kritik ettiğini bu filmde görürüz. Sanayi devriminin bir getirisi olan Modern dönem de bu filmde işlenmiştir. Charlie Chaplin, insanların modern dönem içinde hangi hal ve tavırlara büründüğünü, neleri kaybedip neleri kazandığını hatta yeni düzene karşı bir başkaldırıda bulunduğunu, toplum içinde iki kutbun (işveren ve işçinin) yaşadığı ilişkiyi, işçinin ve sermaye sahiplerinin arasındaki farkı ve daha bir çok ayrıntıyı sinemada perdeye taşımıştır.


Filmin ilk sahnesinde beliren durmadan ilerleyen bir saat görüntüsüdür. Burada zamana atıfta bulunularak, modern dönemde zamanın çok önemli bir yere sahip olacağı anlatılır. Gerçekten de filmin her sahnesinde göreceğimiz gibi Şarlo’nun cıvata sıkma işini bir an bile kaçırmadan, tam ve eksiksiz bir şekilde zamanında yapması önemlidir. Bir cıvatayı kaçırdığı anda işler sarpa sarmaktadır.


Saat sahnesinden sonra hızla ağılından çıkan bir sürü görülür ve ardından işlerine yetişmek için koşuşturan insanların sahnesi verilir. Aslında simgesel bir dille modernitenin insanları bir uyum sürüsüne dönüştürmeye çalıştığını ve bunun akabinde kitlesel bir üretimin kitlesel bir tüketime dönüştüğünü ifade eder.


Diğer bir sahnede ise fabrika sahibi patronun geniş bir ekranda belirip işçilerin çalışma hızını ve kontrolünü sağladığını görürüz. Artık modern bireylerin birileri tarafından gözetim altında olduğunu ve sürekli kontrol edildiği söylenmek istenir. Benntham’ın panaptikonuya da Orwell’in 1984 romanında bahsettiği Big Brother karakterini buna benzetebiliriz. İnsanlar kitleler halinde kontrol edilmeye başlanmakta ve panaptikon adını verebileceğimiz bir hapishanenin içine hapis edilmekte ama hapis edildiğinin de farkına varmamaktadır.


Filmin en dramatik sahnelerinden bir tanesi yemek makinesi satmaya çalışan satış elemanının, makineyi Şarlo üzerinde göstermeye çalıştığı anlardır. Fonograftan verilen ses: “Adamlarınızı işteyken otomatik olarak besleyen pratik bir aygıt. Öğle yemeği için durmayın. Rakiplerinizin önünde olun... Besleme makinesi öğlen saatini yok edecek, üretiminizi arttırtacak ve personel masraflarınızı azaltacaktır.”


Öğle yemeğinden sonra tempo daha da arttırılmaktadır. Sürekli aynı işi yapan bireylerin ne gibi etkilere maruz kaldığını gösteren bir sahneyle film devam eder. Şarlo sürekli cıvata sıktığı için artık bu onun için otomatik bir hale gelmiş ve etrafında cıvataya benzeyen her şeyi sıkmaya çalışmaktadır. Bir kadının giysisindeki düğmeleri ya da yangın vanasındaki cıvataları dahi... Burada sürekli monoton bir iş yapmış olmanın getirdiği problemler eleştirilmiştir. Sinirsel bir bozukluk yaşamaya başlayan Şarlo hastaneye yatırılmıştır ama hastaneden işsiz olarak çıkmıştr.


İşsiz Şarlo yolda yürürken bir kamyonun yere düşürdüğü bayrağı alıp onlara geri vermek için sallar fakat tam da o anda kendisini sendikal bir eylemin en ön safında hatta eylemin lideri olarak bulur ve bu şekilde bir süre yürürler. Ardından polisle arbede yaşanır ve Şarlo grup lideri olarak tutuklanır. Kitleler psikolojisinin ustaca anlatıldığı en güzel sahnelerden biri de bence budur. İnsanlar bir araya geldiğinde içgüdüsel olarak bir liderin etrafında toplanıp onun egemenliği altına girerler. Ayrıca bu sahne Le Bon’un 1897’de yazdığı geleceğin kalabalık yığınların yüzyıl olacağı tezini destekler niteliktedir.


Bu olaylardan sonra sözde komünist lider Şarlo hapishaneye düşmüştür. Bir gün hapishaneyi ziyarete, bakan ve eşi gelir. Bakanın eşi ve Şarlo çay içerken ikisinin de karınlarının guruldadığı ses duyulur. Kast sisteminin ister en üst katındaki asil ol ister en alt katındaki parya. İnsanın insan olma özelliğinden gelen doğallıklarının ortaklığını vurgulayan manidar sahnelerden biridir bu sahne.


Hapishanede çıkan bir olaya müdahale etmesi sonucu Şarlo kahraman olmuştur. Ve bu kahramanlığından dolayı onu serbest bırakmışlardır. Yani Şarlo artık özgürdür ancak işsizdir. Tekrar hapishaneye girmek için bir kadının yaptığı hırsızlığı üstlenir. Ama polisi kandıramaz. Yediği yemeğin parasını ödemez, polise teslim olur. Çıkmak istemediği hapishaneye geri dönmek için uğraşmaktadır. İşsizliğin yarattığı etki, özgürlüğünden bile vazgeçmesine yol açmaktadır.


Yeniden hapishaneye girmeye çabalarken karşılaştığı bir kıza aşık olan Şarlo, kızla beraber hayaller kurmaktadır. Hayaldeki sahnede evin bahçesindeki ağaçlardan meyveler koparmaktadır. Kahvaltıya oturmak için ineğini çağırır. İnek kendiliğinden gelir, Şarlo’nun ona verdiği kabı kendisi sütle doldurur. İnekten zorla süt sağmak yerine ineğin kendisinin süt vermesi emeğin zorla üretenin elinden alınması yerine emekçinin isteğiyle vermesi aslında mutlu, güzel günlerin reçetesi olarak sunulmuş paylaşmanın ve barışın resmi aktarılmıştır.


Ardından Şarlo bir makine tamircisinin yanında yardımcı olarak işe başlamıştır. Bir fabrikanın makinelerini tamir etmeye giderler ve bir şekilde makine tamirciyi yutar. Şarlo ise ustayı makineden kurtarmaya çalışır. Burada modern zamanlarda oluşan makine ve insanlar arasındaki savaş hicvedilmiştir. Makine tarafından yutulan tamirci çarkların arasında kaybolur. Dolayısıyla makinelerin insanları yutacağı, insanların makineler içinde kaybolacağı izlenimi verilmek istenmiştir. Şarlo ustasını bir şekilde kurtarır. Ve makineden insanı yine bir insan kurtaracağı yorumu çıkarılabilir. Aslında insanlar kendilerinin farkına varıp bir araya geldiğinde kendilerini kurtarma savaşını kazanacaklardır.


Son sahnede ise Şarlo ve sevgilisinin diyalogları adeta evrensel bir mesaj niteliğindedir. Umutsuzluğa kapılıp ağlayan sevgilisi ile arasında geçen diyalogda, “Çaba-lamanın ne faydası var?” sorusuna, “Ayağa kalk! Asla pes etme. Beraber olacağız.” cevabını vermektedir.


Gerçekten de öyledir. Umutsuzluğa kapılmadan kendi gücümüzün ve yapabileceklerimizin farkına varmamız gerekmektedir. Her millet kendi toplumunu ve o toplumda kendi tarihini oluşturur. Ve tarih yazabilmek her kişinin harcı değildir. Geçmişten günümüze esir olmamış ve olmayacak olan milletimin makinelerle ve teknolojiyle savaşını da kazanabilmesi gereklidir. Yeter ki bunu yapacak güç ve kudrete sahip olduğumuzun farkına varabilelim.


Burcu Altun




Comments


bottom of page