top of page

KENTLERİN YAŞAM KURGUSU



şimdi içe bükülen bir yalnızlıktır payımıza düşen

kızıl gerdan göklerin eğiminde asılı kalır soluğumuz

tırnaklarımız parçalanmıştır kuru topraklarında memleketin

gelecek istasyonların yüksek voltajında kaybedilir,

yani artık bize ait olduğundan emin olamadığımız

gülümsemelerden

dudak kenarlarında kalmış kuru bir iz

gözlerinde bir yoksulluk silueti parlar çocukların

oyuncak telaşlar, korkunç komedi

uykusunda ölürken çocuklara gülmeyi kim öğretti?

varlığı zahirdir mutsuzluğun,

aynalar galip gelir bir nazarın yanılgısına

bu yüzden şehirlere inanma,

rengi solmuş karton duvarlara da.


seni bir muhayyelde arşa vekil tayin eder vagonlar

yukarıdan görünen

aşkı ve ekmeği kursakta bırakan ışıksız gölgelerin vadisidir

diz boyu çamurlar yutar kalbinin tüm aydınlığını

ne kalır yüzünde senden geri,

paslı kilitler ve ilkyazların soluk imkansızı.


zaman mutlak bir öğretisidir yığınların

ne sarısı ne yeşili ormanların

ne de mavisi aynıdır, başımızda dönen bulutlara bakma

bakışların gökyüzünde dağılır çocuğum

kim söyler, şehirler kurşun geçirmezmiş, aldanma.


bak işte

kiraz bahçesi beyaz gömleğin

anacığın yerinedursun

ya da bir yaşamak çıkarsın sandığından, eski bir kahkaha belki.

türkülere seslenen şu yalnızlığına bak

gözlerin haritası memleketin

dudaklarında gündoğusu yankıları,

çocuğum

bilmem kaçıncı eksildiğin bu bilmem kaçıncı yanılgı

bu yüzden şehirlere inanma

şehirler bir muhayyelde örselenmiş yaşam artığı.

Commenti


bottom of page