top of page

İSTANBUL’UN GÖKYÜZÜNE DİKİLEN ŞİİR; GALATA KULESİ

Galata Kulesi. Gizli aşkım, heybetli yalnızlığım. İlk kez 8 yaşında gördüğüm bu yapının büyüklüğüne ta o zamandan hayran kalmıştım. 1348 yılında Cenevizliler tarafından inşa edilen 67m yüksekliğinde ki bu silindirik kule Orta Çağ tasarımına sahiptir. Ceneviz döneminde gözlem kulesi olarak kullanılmasının yanı sıra Pera adında kurulan koloninin de hakimiyet alanına girmiştir. 1349 yılında ilk savaşını gören Galata Kulesi, 1453 yılında Osmanlı’nın İstanbul’u fethi üzerine hem ikinci savaşını görüp tahribat almış hemde hakimiyetini Osmanlı’ya teslim etmiştir. Bu dönemde yangın gözetleme kulesi olarak kullanılırken 1509’da yaşadığı depremde gördüğü hasarın onarılması üzerine savaş esirlerini tutma yeri (zindan) ve levazım ambarı olarak kullanılmıştır. Tabi kulenin çektiği çileler bununla kalsa iyi…

1749 ve 1831’de yangın görmüş, 1875’te çıkan fırtınada çatısı devrilmiştir. Ama hasarlarla atlattığı bu olaylardan başı dimdik bir insan gibi İstanbul semalarında yükselmekten vazgeçmemiştir. 2013 yılında Türkiye’nin Unesco Geçici Dünya Mirası listesinde yer alan Galata Kulesi 2020’de müze ve sergi mekanı olarak düzenlenip turistik yapısıyla İstanbul’un hafızasında derin izler bırakmaya devam ediyor.




Güzelliğinden ve sahip olduğu tarihinden ötürü edebiyatta, resimde, sinemada ve daha birçok sanat dalına ilham kaynağı olan Galata Kulesi kimisine aşkı hatırlatırken kimisinde ölümü imgeleyen bir nesne gibidir. Orhan Veli, Sezai Karakoç, Cemal Süreya şiirlerinde Galata’dan esinlenmiş, Ece Ayhan “... ölüm için ayırdık geceleri gülerken Galata’da” diyerek aklımızın bir köşesinde yer edinmiştir. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın oğlunun kuleden atlayarak intihar etmesi üzerine kaleme aldığı “Galata Kulesi” şiiri insanı adeta acının boşluğuna sürüklüyor.


“... Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında”

Ölüm ve aşk gibi iki keskin duygunun yanı sıra insana yalnızlığı ve acıyı hatırlatan Galata Kulesi her ne olursa olsun insana dimdik kalabilme arzusu aşılıyor.


Yolu düşenlerin heybetini yakından görüp demli bir çay içmesi için Ceneviz Kafe’ye, daha sonra güzel bir tatlıyla derin düşüncelere dalıp dinlenebileceği Şirin Fırın’a uğramasını tavsiye ederim.

Comments


bottom of page